Yaşamak için mi çalışıyor çalışmak için mi yaşıyor, belli değildi.

“İçki ve kumara düşkün olan babam biz çocukken, benimle ya da kardeşlerimle, evle hiç ilgilenmezdi. Sonrasında içkiyi bırakıp kumardan uzaklaşınca, kâğıt toplayıp satarak biraz olsun evle, bizimle ilgilenmeye başladı. Annemin de sağlığı iyi olmadığı için bütün yük bizim sırtımızda oldu hep. Bu semtte daha çocukken sırtına küfeyi vururlar, pazara hamallık yapmak için gönderirler. Ben sırtıma küfeyi ilk taktığımda dördüncü sınıfa gidiyordum,” diye özetlemişti hayatını. Doğan’ın haline bakıldığında, yaşamak için mi çalışıyor, çalışmak için mi yaşıyor, belli değildi. Üzerindeki eski kıyafetler bir yana, yeterince beslenememekten dolayı zayıf düşmüş bedeni, acımasız yaşama rağmen hayata devam etmek için çırpınıyordu sanki.




***

Sokak aralarında iç içe dizilmiş evler ise başlı başına semtteki yaşamın özeti gibiydi. Ev denildiğinde akla ilk gelen görüntü, buradaki yapılar için çok lüks kalırdı aslında. Derme çatma, üst üste tuğlalardan örülmüş küp şeklindeki kutucuklar, bu kutucukların üzerine örtülen tenekeler sayesinde oluşturulmuş çatılar. Evet, duvarları ve çatısı olan yerlere ev deniliyorsa buradakilere ev denilebilirdi. Ama köyde hayvanların barındığı yerlerin de duvarları ve çatıları vardı. Aradaki fark, burada insanların yaşamasıydı.

Yaşam koşulları o kadar zorluydu ki, burada yaşamak gerçekten bir sanattı.

Devamını Oku

Bir yanıt yazın