İşletmelerin Yeni Silahı: Mikro Liderlik

Günümüz koşullarında tüketici bilinç düzeyinin ve dolayısı ile beklentilerinin artması, tüketiciye daha kusursuz ürün sunulması baskısı yaratıyor. Aynı şekilde bu koşulların yarattığı rekabet ortamı ise işletmelerin birbirleri ile daha iyi ürünü, daha hızlı ve kusursuz şekilde tüketiciye sunma yarışı ile sonuçlanıyor.

Ürün yaşam sürelerinin kısalması, beklentilerin daha hızlı değişmesi, yenilik ihtiyacı gibi birçok farklı faktör de işletmeleri daha hızlı ve esnek olmaya zorluyor.

Mikro LiderlerBu durum cep telefonları, kişisel bilgisayarlar gibi ürünlerin ortaya konulduğu bilgi teknolojileri ve bilişim sektöründe daha net görülebildiği gibi eğitim, turizm, sağlık gibi farklı hizmet sektörlerinde de rahatlıkla hissedilebiliyor.

Hal böyle olunca bu işletmelerin çözmeleri gereken onca probleme bir de daha hızlı, yeni ve kabul görecek yaratıcı çözümler üretme baskısı ekleniyor. Bu sorun (ya da fırsat), sadece işletme düzeyinde değil, daha mikro düzeyde işletme alt birimleri ve hatta kişisel düzlemde, “çalışanlar” için de hissedilebiliyor.

İşletme: İletken Bir Sistem mi, Taş Duvarlardan Büyük Bir Kale mi?

İşletmeler dış müşterileri ile iç müşterilerinin sorunları ve beklentileri açısından ele alındığında, aslında birbirleri ile çok iletken bir etkileşime sahip yapı çıkıyor karşımıza. Bu yapıda çözülmesi gereken her problem, ulaşılması gereken her hedef, adapte olunması gereken her değişim dev bir kale olarak görülen “işletmenin” değil,  mikro birimlerden ve alt hücrelerden oluşan işletme sisteminin tüm unsurlarının bir sorunu halini alıyor.

Bu “yapının” ve bu tür bir yapı içerisinde “çalışan” olarak yer alanların günlük iş yaşamlarında karşılaştıkları sorunlara çözüm üretmelerinin ya da hedeflerine ulaşabilmelerinin yolu ise; her bir mikro birimin kendi iş alanlarında “lider” olmalarından ve “kendi kendilerine liderlik etme” (self-leadership) becerilerini geliştirebilmelerinden geçiyor.

Çalışanın Gücü İle Güçlenen İşletmeler

Klasik hiyerarşik yapılarda informal “gücü” oluşturan bilgiye erişim, diğer birimlerle iletişim, başkalarına etki etme imkânları gibi unsurlar günümüz bilgi çağında ortaya çıkan teknolojik olanaklar ve şeffaflaşma sayesinde artık her düzeyde bireyin erişebildiği imkânlar.

Sıralanan bu imkânlar arttıkça bireyin tek başına ulaşabildiği bilgi, kurabildiği ilişkiler ağı ve iletişim olanakları; iş üretme, problem çözme, esnek hareket etme, yaratıcı düşünme olanaklarını da artıyor.

Yol ayrımıİşte tam burada yöneticiler ya da işletmeler bir yol ayrımına geliyorlar;

Hangi Yoldan Gitmeli?

Konumunu Koruyanlar (Yenilikleri Tehdit Olarak Algılayanlar)

Ortaya çıkan bu yeni yapıyı kendileri açısından tehdit olarak algılayan yöneticiler ya da sektörde belli alışkanları korumak isteyen işletmeler, çalışanların bu potansiyellerinden -en iyimser bakış açısıyla- yararlanmamayı tercih ediyorlar. Tabi bu yola girenler, ellerindeki işleri, daha iyi yapan rakiplerine kaptırma riskini de almış oluyorlar. Bu yolda yapmaları gereken ise basit; daha çok kural ve denetim.

Kendine Güvenenler (Yenilikleri Fırsata Çevirebilenler)

Bilgi çağında çalışanlarının sahip oldukları yukarıdaki olanakları fırsat olarak gören yöneticiler ya da işletmeler ise çalışanlarını, kendi iş alanlarını yönetebilen ve iş çevrelerinde yer alan diğerlerini de etkileyebilen mikro liderler olma yolunda teşvik ediyorlar. Böylece daha inovatif yapıları sayesinde, beklentilere rakiplerinden daha hızlı cevap verebiliyorlar.

Bu yolu seçen işletmelerin işleri ise biraz daha zor, çünkü çalışanların potansiyellerini, yaratıcılıklarını açığa çıkarmalarını teşvik etmek ve iş alanları ile ilgili kendi kendilerine liderlik etmelerini sağlamak uzun soluklu ve sabır gerektiren bir yolculuk…

İbrahim H. KAYRAL

Bir yanıt yazın