Algıladığımız Dünya ve Algı Yönetimi
Algı her kişide mevcuttur, dışımızdaki dünyayı algılar, ona göre hareket eder, algımıza göre kararlar veririz. Böylece dünyayı biz nasıl algılıyorsak onu da öyle sanırız, tanırız, kabul ederiz.
Hal böyle olunca, gerçekliğin kendisinden çok bizim o gerçeklikleri nasıl algıladığımız ön plana çıkmaya başlar.
Einstein Özel Görelilik Kuramı’nda bütün varlıklar ve varlığın fizikî olayları izafidir, zaman, mekân, hareket, birbirlerinden bağımsız değildirler demektedir. Bu kurama göre cisim zamanla, zaman cisimle, mekân hareketle, hareket mekanla ve dolayısıyla hepsi birbiriyle bağımlıdır (vikipedi).
Tüm bu fiziksel gerçekliklere bir de bizim geçmişimizden getirdiklerimiz, kültürümüz, sosyal statümüz, mesleğimiz vb. kavramlarla edindiğimiz bakış açılarımızı eklediğimizde algı konusu iyice karmaşıklaşmaktadır.
Ancak burada başka bir sorunu daha vardır insanın.
Gerçekliğin Bizcesi
Kişi, muhatap olduğu konuyu algılayışına inanmak ve kabul etmek için sahip olduğu zekâyı çoğu zaman yeterli görür.
Bu durumu “Dünyada en adil dağıtılan şey akıldır. Çünkü; kimse aklından şikayetçi değildir.” sözü ile açıklamaktadır düşünür (Montaigne).
İnsanın bu rahata kaçan memnuniyetindendir ki, kişi zekâsını veya algıladığının doğruluğunu sorgulamaktan çok inanmak yolunu seçer.
Çünkü inanmak kolaydır, sorgulamak zor.
Hele ki sorguladığı kendisi ise…
Algılayış Biçimimiz
İnsanın bu eğilimine bir de “gördüğünü ve duyduğunu” pek üzerinde düşünmeden algıya dönüştürdüğü gerçeğini eklediğimizde algılayışımızın doğası iyice şekillenmektedir. Yapılan bir çalışmaya göre beyin, gördükleri ve duyduklarının %99’unu sorgulamadan, sorgulamayı ihmal ederek kendi kendine bilgiye dönüştürmekteymiş. (Konuya ilgi duyanlar için Zeynep Sarılar’ın TEDx – “Algı Yönetimi”, konuşmasını tavsiye ederim.)
Yani beynimiz, görerek ve işiterek edindiği bilgiyi bizden habersiz, biz farkında olmadan evirip çevirip, bizim karar mekanizmalarımızda, yorumlamalarımızda önümüze getiriyor diyebiliriz.
Yöneten ve Yönetilen Algı
Yukarıda bahsettiğim tüm bu konuları birarada değerlendirdiğimizde, daha çok algılarımızla yaşadığımızı, dolayısıyla bizi yöneten algılarımızı yönetmemiz gerektiğini de söyleyebiliriz.
Algı yönetimini temel aldığınızda, marka ve imaj yönetiminden tutunda, satın alma alışkanlıkları, algılanan kalite, sosyal medya araçları, iletişim yönetimi gibi pek çok farklı konuda okuma yapılabilir, söz söylenebilir.
Ama bana soracak olursanız konuya saydığım bu temalarla değil “günlük/rutin hayatımız” merkezli başlamak ve farkındalığımızı artırmak en doğru başlangıç olacaktır.
Mesela;
Neden şu anda bu yazıyı okuyorum?
Dün, neden o filmi izlemeyi tercih ettim?
Hangi tür davranışlara daha çok sinirleniyorum ve neden?
Bugün, neden mutluyum ya da neden mutsuzum?
Bu tarz soruları artırabilir ve algılayış biçiminizi de dikkate alarak cevaplayabilirseniz, algı yönetiminize başladınız demektir.
Sevgiyle kalın.
İbrahim H. KAYRAL