Sanırım Bu Dünya’ya Ait Değilim!
Sizi duyar gibiyim, çok fazla Elon Musk, Azra Kohen okudu, izledi, en sonunda başka gezegenlere gitmek istiyor! 🙂
Bu bir uzay yolu yazısı ya da Elon Musk dizisi değil. Spirütel yolculuk ya da uzaylılar ile ilgili de değil, öncelikle bunun altını baştan çizelim.
Hikayemiz bu dünyada yaşananlar ile ilgili 🙂
Uzun zamandır birçok arkadaşımla yaptığımız sohbetler, hele ki bir problemden yakınıyorsak, dönüp dolaşıp bu dünyaya ait olmamak cümlesiyle sonuçlanıyor.
“Sanırım ben bu dünyaya ait değilim!”
Durumun sosyal çevremle ilgili olduğunu düşünebilirsiniz. Değil. Instagram, facebok vb. sosyal medya paylaşımlarımda da daha önce tanışmadığım, farklı şehirlerde, farklı mesleklerde insanların, takipçilerimin dönüp dolaşıp sorunların bir tespiti olarak; bu dünyaya ait olmamayı ortaya koyduklarına sık sık tanıklık ediyorum.
Eminim sizlerde bu cümle ile sık sık karşılaşıyorsunuz. Bolca uzay filmi ve jargonun kullanıldığı sinema endüstrisinin bir sonucu ya da Hollywood etkisi olabilir.
Nereden geldiği önemli değil, neden sık kullanıldığına dikkat çekmek istiyorum bu söylemin.
Sorunlara Bakış Açımız
Elimizde bir sorun olduğunda genelde o soruna bir çözüm önerimiz, yaklaşım biçimimiz oluyor. Sonra, bazen, bu öneri ya da yaklaşım biçimimiz ile sorunu çözemediğimizi görüyoruz.
Yine hayallerimiz, hedeflerimiz var mesela. Ama bu hayal ve hedeflerin bulunduğumuz noktadan çok uzakta olduğunu, mevcut kaynak ya da imkanlarla bu hayallere ulaşmanın imkansız olduğunu hissediyoruz kimi zaman.
İşte tam o noktada başlıyor “Bu dünyaya ait olmama” hissi.
Ya hayallerimiz bu dünyaya bol geliyor ya da çözüm önerilerimiz dar geliyor, ama bir şekilde önerdiğimiz gömlek bu dünyaya uymuyor.
Bu bir problem mi?
Kesinlikle değil.
Çünkü insan, var olduğu ilk andan itibaren bu duygu sayesinde gelişimini sağlamış. İnsan önce içinde bulunduğu şartlardan çok uzaklarda hayaller kurmuş, sonra da bu hayallere ulaşmak için çalışmış. Hem de hayallerine ulaşmanın ne kadar zor olduğunu bile bile.
Ama hayal bir kere kurulup hedeflere dönüşmeye başlayınca, dönüşüm gerçekleşmiş
Dünyamıza ait olmadığımız hissi nerede ortaya çıkıyor peki?
Yaşam bir yolculuksa ve A şehrinden B şehrine ulaşmak gibiyse hayallerimiz, hedeflerimiz, evet, B şehrinin hayalini kuran bir kişinin kendisini A şehrine ait hissetmemesi durumu normal değil mi? (Burada şehir ya da dünya sadece fiziksel bir mekan değil, kendimizi iyi hissettiğimiz sosyal, psikolojik, fiziksel her türlü ortam olabilir)
Dünyanızda en iyi ihtimalle sıkıldınız ki yeni bir dünya arıyorsunuz kendinize.
Sonuçta bu dünyaya ait hissetmiyorsanız kendinizi, hayalleriniz var demektir.
Bu, güzel bir şey!
Sürekli aynı durumdaysak n’olacak?
Bu hissin “hayal, hedef” kısmında sorun yok, hatta güzel bile.
Bir hedefe ulaşıyorsunuz ve yeni hayaller kuruyorsunuz, sürekli A noktasından B noktasına oradan C noktasına hareket ediyorsunuz.
Ne zaman sorun peki dünyanıza ait olmama hissi? (Eminim psikologlar konuya bambaşka boyutları ile katkı vereceklerdir)
Bence sorun, eğer A noktasındaysanız ve bir türlü B noktasına ulaşamıyorsanız ortaya çıkıyor.
A noktasına, şehrine ait değilsiniz ama bir türlü B noktasına da ulaşamıyorsunuz.
A sizin dünyanız değil, aradığınız B noktasına da ulaşılamıyor.
Aynaya Bak
İşte o zaman ilerleme ve gelişim araçlarımızı gözden geçirmemiz gerekiyor. Bir yerlerde yanlış yapıyor olabilirsiniz.
Belki mevcut kaynaklarımız (bilgi, sosyal yapı, çevre, zaman, maddi manevi her türlü imkanımız) ile hayalimiz gerçekten ulaşılır bir hedef değil. O zaman hedefi gözden geçirmemiz, yeniden tanımlamamız gerekiyor.
Hedefimizi gözden geçirdik, ulaşılabilir olduğuna inanıyoruz ama hala ulaşılamıyor.
Belki doğru yoldan gitmiyoruz. O zaman yolumuzu gözden geçirmemiz gerekiyor.
Doğru araç ile yol almama ihtimalimiz de var. Belki aracımız çok yavaş ya da çok hızlı ama sürekli kaza yapıp yoldan çıkıyoruz.
Bu üç seçeneği de gözden geçirdiğimizde taşlar yerine oturmaya başlayacaktır.
Artık yeni Dünyanızda mutluluklar dileyebiliriz, tabi ilk başta mevcut durumunuzu, başlangıç noktanızı, dünyanızı (A noktanızı) doğru algılayıp, analiz ettiyseniz. 🙂
Sevgiyle
İbrahim
Konuyla ilgili bazı diğer yazılarım: