Duyguları Tatlı Ama Ekşimsi Bir Karışımdı Sanki
Fakültede ara sınavlar yaklaşıyor, notlar, fotokopiler, özetler, sınavlarda çıkması olası sorular elden ele dolaşıyordu. Doruk gibi derslere en ilgisiz, uzak olanlar bile kantin çevresinden ayrılmıyordu. Ders notlarını alabilecekleri arkadaşlarını gözlerine kestirip adeta avlarına yaklaşırcasına, onlarla iyi geçinmenin yollarını arıyorlardı. Kantinde yemekler ısmarlanıyor, en sevimli hallerle masalara davet ediliyor, sohbet edilecek konular bulunuyordu
***
Ezgi, Efe ve Halil okul kütüphanesinin fotokopi merkezinde sıraya girmişlerdi. Kütüphane kalabalıktı. Kimi çalışma masasında kendisini dış dünyaya kapatmış, elindeki kitabın dünyasında yaşıyor, kimi rafların arasında kaybolmuş, aradığı kitabın izini sürüyordu. Kütüphane, üniversitenin tarihini yansıtan en eski yapılardan bir tanesiydi.
***
Kitap kokusu ile dolu raflarda kim bilir kaç kez çevrilmiş sayfaların yıpranmışlığı, defalarca kaldırılan kapak ciltlerinin solmuş renkleri… hepsi, öğrencilerin ve bilim insanlarının kütüphanede geçirdikleri saatlerin birer kanıtı gibi ince ince işlenmişti yıllarca. Çalışma masalarının yüzeylerine kazınmış kalem izleri, ufak çizimler, anlamsız karalamalar internet, bilgisayar, klavye çağı insanlarına bırakılmış ipuçlarıydı sanki. Taş devri insanlarının mağara duvarlarına kazıdıkları eserlerin günümüz insanına fikir vermesi gibi, o sandalyede daha önce oturan öğrenciler hakkında ipuçları veriyordu hepsi. Kimi ders çalışmaktan sıkılmış sadece anlamsız karalamalar yapmış, kimi âşık olmuş sevdiğinin adını yazmış, kimi sabahlamış saati not düşmüştü masaya… Masalara bırakılan her not birikerek geleceğe taşınan ufak mesajdı.
***
Ön sıralarda bekleyen bir grubun neşeli şakalaşmaları Ezgi’nin dikkatini çekti, gruba göz attı, tanıdık yüzler vardı. Tanıdıklarından biri Doruk’tu. Ezgi, dersliklerde ya da kütüphanede genellikle göremediği bu arkadaşını sınav öncesi paniği ile buralarda gördüğüne şaşırmasa da laf atmadan duramamıştı. “Fotokopi sıralarında kimleri görüyorum!” diye dalgacı bir ses tonuyla el salladı.
***
Birkaç hafta önce kantinde karşılaştığı kız oradaydı. Doruk ile ne işi vardı? Kantinde, okul koridorlarında, bahçede, birçok yerde gözleri onu aramıştı ama o günden sonra tekrar görememişti. Şimdi yeniden karşısındaydı, hem de sadece birkaç adım ötesinde. Ama Doruk ile birlikte, okulun nam salmış çapkınının yanında…