Bazen Bir Yüreğin Gözlerine Bakmaktır Paylaşmak
Yiyecekleriyle masaya geçtiklerinde Ezgi bir taraftan atıştırırken, bir taraftan da arkadaşına döndü: “Eee? Nedir bizimle paylaşmak istediğin?”
…
Üslubunu bozmadan devam etti Halil:
“Geçen sene kampüse gelmek için servis beklerken durakta bir kız çocuğu yaklaştı yanıma. Üstü başı kir pas,
elleri karalar içinde ama yüreği tertemiz, gözleri yaşam dolu bir çocuktu. Elinde tuttuğu tükenmez kalemler,
boynunda asılı çantasında birkaç parça selpak ile bana bir şeyler almak isteyip istemediğimi sordu nazikçe.
…
Sonra bizleri düşündüm, ne kadar şanslı olduğumuzu, Doğa gibi birçok çocuk olduğunu, onların hayallerini, onlarla sohbet ederek paylaşmanın bile ne kadar değerli olduğunu fark ettim o an. Sadece hayallerinden bahsederken bile gözlerinin nasıl ışıl ışıl olduğunu, sonra içinde bulunduğu imkânsızlıkları anlatırken gözlerindeki ışığın bir anda nasıl söndüğünü gördüm.
…
Sonra kendime döndüm, neden devletten bekleriz ki her şeyi, bizler de bir şeyler yapmalıyız, sonuçta her birimiz içinde yaşadığımız toplumdan tek tek sorumlu değil miyiz diye eleştirdim kendimi. Bu düşüncelerle kampüse geldiğimde,
fakültenin bahçesindeki arkadaşlarımı gördüm. Ne kadar çok ağabeyi ve ablası vardı aslında Doğa’nın.
Her biri bu çocuklarla buluşup onların hayallerini paylaşsalar, onların elinden tutsalar, gözlerindeki ışığı yeniden yaksalar güzel olmaz mıydı diye geçirdim içimden. Sonra yaz döneminde bu konunun üzerinde biraz çalıştım ve
bir proje hazırladım. Onu sizinle paylaşmak, fikirlerinizi almak istiyordum.” Heyecanla tamamlamıştı sözlerini