Medeniyetle İmtihanımız-3 (Çözümde Toplumsal Sorumluluğumuz)

Takip edenler bilirler, daha önce medeniyetleşme çabalarını konu alan iki yazı kaleme almıştım. Bu yazıların ilkinde; tarih boyunca medeniyetler dünyanın hangi bölgelerinde nasıl kurulmuşlar, medeniyet meşalesi nerelerden nerelere taşınmış biraz bunların üzerinde durmuştum. İkinci yazıda ise, “Biz nereye?” sorusunu, gözlemlerime dayalı olarak tartışmış, gelişme ve medenileşme önündeki engelleri, daha iyiyi ve gelişimi gerçekten isteyip istemediğimizi “Neden daha iyisini talep etmiyoruz?” sorusu ile incelemeye çalışmıştım.

Yazının sonunda ise gelişmemiz önünde engel olan bazı özelliklerimizden “nasıl kurtulabiliriz?” sorusunun cevaplarını aramaya çalışmış, bazı önerilerde bulunmuştum.

Özgür Bolat, “Türkiye neden geri kalmaya mahkum?” (20.08.2015- Hürriyet) yazısını kaleme alınca daha önce önerdiğim çözümleri tekrar ve farklı bir gözle inceleme fırsatı buldum.  Özellikle Bolat bilime önem verilmesi gerektiği konusunda yaptığı yerinde tespitini, “Acilen politikacıların buna kafa yorması gerekiyor” şeklinde tamamlayınca, “Medeniyetle İmtihanımız” dizisinin son yazısını “Çözümde toplumsal sorumluluğumuz” başlığı ile kaleme alma ihtiyacı hissettim.

Çünkü ikinci yazımda önerdiğim çözümleri “bireysel” olarak hayata geçirseniz bile, “toplumsal” olarak hayata geçirilmesinin “nasıl” başarılacağı? sorusunun cevapsız kaldığını gördüm.

Bu sorununun cevabının “politika ve politikacılar” dışında da ele alınmasına ihtiyaç olduğu düşüncesindeyim. Bana kalırsa, bunca problem ve iş yüklerinin arasında sadece politikacılardan çözüm üretmelerini bekleyecek lüksümüz pek yok.

Kurtarıcı Beklemek

Genel olarak toplumsal sorunlarımıza nasıl çözüm üretebileceğimiz sorununu, daha önce Milliyet Blog’da ele aldığım “Kurtarıcı beklemek” (10.08.2010)  yazısında farklı bir pencereden kaleme almış ve yazıyı Hasan Ali Yücel’in aşağıdaki anekdotta yer alan sözü ile tamamlamıştım:

Mustafa Kemal, bir gün, yanında bulunanlara “Türk milleti ne zaman kendini kurtulmuş sayabilir?” diye sorar. Yanındakiler doğal olarak görüşlerini bildirirler. Sonra Hasan Ali söz alır; “Paşam” der; “Türk milleti ne zaman kurtarıcı arama ihtiyacını duymayacak hale gelirse o zaman kurtulmuş olur.” (1931)

Politikacılar yine çalışmaya devam etsinler elbette, genel politikalar etkinlik açısından kesinlikle önemli. Diğer yandan, artık bilgi çağında yaşıyoruz, en azından ortalama bilgiye sınırsız erişim imkanına sahibiz. Bu demek oluyor ki kendimizi ve çevremizi geliştirmemiz için “devlet” tek başına sorumlu olamaz, birey olarak içinde soluduğumuz toplumun havasını iyileştirmek (hatta politika yapanlara yardım etmek) konusunda bizler de sorumluyuz.

Peki Nasıl?

Bireysel anlamda kendisini en azından ortalamanın üzerinde ve “yeterince” aydın gören bir birey, çevresinin gelişimine nasıl katkı sağlayabilir?