S.O.S.yal Medya
Günümüz iletişim olanaklarını ve bunların kullanım yaygınlığını gördükçe düşünmeden edemiyoruz, iletişimde nerelerden nerelere geldik diye;
İlk insanlar kendilerini fiziksel işaretler kullanarak, el, kol ya da baş hareketleri ile anlatıyorlardı karşısındaki kişiye. Daha sonra kendisini resimler ile ifade etmeyi keşfetti insan, mağaralarının duvarlarını bu ifadeler ile süsledi. Bu ifadeler aracılığı ile mesajlar verilmeye başlandı.
Çağımızda ise “zaman” önemli olmaya başladı. Artık sadece “mesajın iletimi” değil aynı zamanda “hızlı iletimi” de söz konusu olmaya başladı. Zamanlarımız daraldıkça yeni yollar bulmaya başladık. Bilgisayarlar, cep telefonları ve internet artık elimizin altındaydı.
Facebook Ülkesi
Günümüzde evinde, işinde ya da elinde bir şekilde interneti ve bilgisayar yazılımı olan birçok insan en az bir sosyal paylaşım sitesine üye. Bu sitelerde dönen diyaloglar, tartışılan konular, konuların hızla tüketilmesi ve gündemlerin hızla değişmesi girdabına bir kez kapıldınız mı çıkması da bir o kadar zorlaşmakta.
Bugün üye sayısı 1 milyarı aşan Facebook, Dünya’nın en yüksek nüfusa sahip ülkeleri Çin ve Hindistan’dan sonra en yüksek üçüncü nüfusuna sahip bir ülkesi görünümündedir. 2014 verilerine göre 3. en büyük nüfuslu ABD yaklaşık 320 milyon kişiye ev sahipliği yapmaktadır. Facebook (Google’dan sonra) Dünya’nın en çok ziyaret edilen ikinci sitesi konumundadır.
Henüz 2006 yılında kurulan Twitter ise 240 milyon kullanıcıya ulaşmış durumda. Bu 240 milyon kullanıcı ise günde ortalama 500 milyon tweet atıyor yani bir mesaj paylaşıyorlar. Bu iletişim hızı ve formu ekonomik hayat, sosyal ilişkiler vb. birçok yaşamsal alanda şimdiden yeni bakış açılarına gebe olacak gibi duruyor.
Pek tabii ki sosyal medyayı oluşturan bu araçlar adından anlaşılacağı gibi birer “medya” aracı. Bildiğimiz gibi medya herhangi bir bilgiyi, o bilgiyi ulaştırmak istediğimiz kişilere aktarmaya yönelik olarak işitsel ve/veya görsel araçların kullandığı bir bütün. Bu bütün içinde televizyondan, radyoya, gazeteden, dergiye kadar birçok klasik araç var.
İşte son yıllarda bu araçlara bilgisayar (PC), cep bilgisayarı (PDA) ve en önemlisi internetin yaygın olarak kullanılmasının eklenmesiyle birlikte sosyal medya kavramı hayatımıza girmiş bulunmakta.
Nedir Bu Sosyal Medya?
Bloglar, sosyal ağlar, forumlar, mikro bloglar, sohbet siteleri vb. bireysel ya da kurumsal tüm kullanıcıların birbirleriyle bilgi paylaşmasını sağlayan siteler ve uygulamalar sosyal medya araçları olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sayılanlar aracılığıyla tüm kullanıcıların internette birbirleriyle yaptığı diyaloglar ve paylaşımlar da sosyal medyayı oluşturmaktadır.
Dışarıdan ilk bakıldığında bireyler arasında gerçekleşen küçük sohbetler gibi görünmekle birlikte, paylaşıma konu olan “bilgiye” ulaşan ve onu yeniden paylaşan kullanıcı sayısı arttıkça sosyal medyanın gücü daha da ön plana çıkmaktadır.
Örneğin satın alıp, kullandıktan sonra şikâyetçi olduğunuz bir ürünle ilgili sosyal medyada yapacağınız bir paylaşımın “yayılma hızı”, birçok işletme için önemli bir tehdit unsuru olmakla birlikte faydalı bir ürünle ilgili bilginin hızla yayılması durumu da önemli fırsatları beraberinde getirmektedir.
Sosyal Medya Sizi Değil, Siz Sosyal Medyayı Yönetin!
Özellikle mevcut bilginin büyük bir hızla geçerliliğini sürekli yitirdiği böyle bir çağda, herhangi bir değer üretip bunu paylaşmak isteyen bir kurumun ya da bireyin sosyal medyanın gücünü yadsıması mümkün olamayacağı gibi, bu ortamdan uzak durmaları da oldukça zor olmaktadır.
Bu dönüşüme bir de markalaşma, şeffaflık, marka değeri yaratma, güven, kişisel marka olma, bilgiye hızlı erişim, rekabet gibi kavramları eklediğinizde sosyal medyanın önemi biraz daha anlaşılır hale gelmektedir.
Pazarlama sistematiğiyle değerlendirdiğimizde, yarattığınız değere talip olacak paydaşlarınıza ulaşmanın belki de en sade ve samimi yolu olabilecek bu medyayı bilinçsizce kullanmak aynı zamanda riskleri de ortaya çıkarmaktadır. Çünkü sosyal medyayı kullanmaya başlamadan önce dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta bu aracı nasıl ve ne amaçla kullanıyor olduğunuzdur. Eğer bu vb. soruların cevabını sorgulamadan, cevaplarını veremeden bu oluşum içinde yer almaya çalışıyorsanız, çabalarınız en iyi ihtimalle boş vakit eğlencesi olacak, sosyal medyada “mesaj veren” değil sadece “mesaj alan” taraf olacaksınız.
Bu yazı: Daha once Milliyet Blog adresimde yayınlanan “İletişim Face’den, Twit’ten mi ibaret?” (16.11.11) ve “Ne işin var sosyal medyada?” (02.01.12) yazılarımdan derlenerek yeniden hazırlanmıştır.
Not: Beğendiğiniz yazıları paylaşmayı ihmal etmeyin