Beyinler arası Ağ kurulabilir mi?- (Teoriden Pratiğe)
Bu yazı dizisinde birçok farklı konuyu birlikte ele aldık. Beyin ve sinir sisteminin yapısından, kurumlar arası kurulan bağlar yoluyla ortaya çıkan ağlara, nöronlardaki enerji atlamalarından bunların ölçülebilmesine kadar birçok farklı noktaya değindik…
Tüm bu konuların yazı dizimiz açısından ortak noktası birimler arası kurulan bağların yaratacağı sinerji ve bizlerin bu sinerjiye nasıl katkı sağlayabileceği…
İster bir yönetici olarak çalıştığınız kurum açısından, ister bir çalışan ya da birey olarak kendi açınızdan bakın, sonuçta birey olarak bizler “ağın kendisi” değil, ağdaki “birimleriz.”
Peki, kurum ya da birey, bu ağda yer alan bir “birim” olarak fonksiyonumuz nedir?
İsteklerimizin, fikirlerimizin bağlı olduğumuz “ağı” yani bütünü etkileme gücü var mı?
Yoksa biz o ağa bağlı ama sadece “alıcı” birimler miyiz?
Bağlı olduğunuz kişisel ya da kurumsal “tüm ağı” bir deniz dalgası olarak hayal edin!..
Siz, o dalgada sadece bir damla mısınız?
Deniz dalgalandığında gördüğünüz şey; damlaların bir araya gelerek yaptıkları dalga hareketi midir, yoksa dalganın damlaları harekete zorlaması mıdır?
Biraz daha somutlaştıralım…
Tamamen dolu bir stadyumda seyircisiniz ve Meksika dalgası yaratmak istiyorsunuz. Tek başınıza bu dalgayı yaratabilir misiniz?
Nöronlar ve sinapsları düşünün…
Eğer stadyumdaki insanlar arasında da böyle bir bağ var ise neden olmasın!
Ve bu hareketi başlatan neden siz olmayasınız…
Örneğin 1981 yılında George Henderson’un Athletics – Yankees karşılaşmasında elindeki küçük davulu ile tek başına başlattığı “dalga”, 1986 Meksika Dünya Kupası Finalleri ile artık tüm dünyada Meksika Dalgası olarak anılıyor ve aralarında bağ kurabilen taraftarlarca takımlarına destek olmak için tekrar tekrar yineleniyor.
Henderson’un tek yapması gereken yakın çevresindeki insanları bu hareketi yapmaları için ikna ederek etkilemesiydi. Birkaç başarısız deneme ve sonrası kendiliğinden geldi.
Neden siz de “bağlı” olduğunuz “ağ”a bu tür “sinyaller” göndererek büyük “dalgalar” yaratmayasınız!..
Kurumsal Dalgalar Yaratmak…
Kurumsal yönetim anlamında da aynı şekilde düşünebilirsiniz. Bağlantıların özellikle birçok farklı sosyal medya uygulaması ile iyice arttığı bu çağda, katı hiyerarşiler yerini paralel bağlara bırakıyor. En tepe(!) yöneticiler ile en alt(!) çalışanlar arasındaki yükseklik(!) farkları ortadan kalkıyor.
Bazı yöneticiler buna direniyor olabilirler, ama beyhude…
Çünkü yönetici ya da değil, sonuçta her birimiz ortak bir “değer” üretmek için çalışan bireyleriz aslında.
Ağdaki farklı birimler.
Dolayısı ile bunu keşfeden yönetici, ne kadar çok çalışanın farklı bakış açılarına kurumsal sinir ağı içerisinde yer verirse, aslında “kurumsal ortak akıl” da o kadar inovatif düşünce gücüne sahip olabiliyor.
Bu durum çalışanın da kendisini daha değerli hissetmesini sağlıyor.
Tabi “ağın” sağlıklı kurulabilmesi için öncelikle yöneticinin “klasik hiyerarşik egolarından” arınması gerekiyor
Bir çeşit kurumsal “tekâmül” süreci olarak da adlandırabiliriz.
Tabi tekâmülü hem ruhsal/manevi/spirütal anlamda hem de evrimsel olgunlaşma/gelişme anlamında ele alabilirsiniz.
Bu olgunlaşma gerçekleştikçe, farklı beyinler ağa daha çok entegre olabiliyor ve bir ya da birkaç kişinin düşünme potansiyelinin çok daha ötesinde düşünebilen kurumlara ulaşabiliyoruz.
Kurumsal sinapsların hızla hareketini sağlamak için birey ve kurum olarak öncelikle o vizyona sahip olmamız gerekiyor.
Peki ya sonra? Somut olarak neler yapmalıyız ki etkin ağlar kurabilelim?
Bu sorunun cevabı da farklı yazılarımızın ya da yazı dizilerimizin konusu olabilir…
-Bitti-
İbrahim H. KAYRAL
Not: Beğendiğiniz yazıları paylaşmayı ihmal etmeyin